-
1 ruine
n f1 d'un bâtiment harabe [haɾaː'be]2 en ruine(s) harap, yıkık◊tomber en ruine — harap olmak, yıkılmış olmak
3 faillite iflas etmek -
2 délabré
-
3 délabrée
См. также в других словарях:
harap — sf., bı, Ar. ḫarāb 1) Bayındırlığı kalmamış, yıkılacak duruma gelmiş, yıkkın, viran Duvarları yıkılmış, çatıları yanmış, harap bir köyün hizasına gelince yaver atından atladı. Ö. Seyfettin 2) Bitkin, yorgun, perişan Kiraz yemekten insanlar harap … Çağatay Osmanlı Sözlük
harap etmek — harap duruma getirmek Ona zamanın harap edemeyeceği bir abide yapmak istedi. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
harap düşmek — kötü bir durumla karşı karşıya kalmak Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Atatürk … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağdadi — sf., Ar. baġdādī 1) Ağaç direkler üzerine çakılmış çıtalara sıva vurularak yapılan (duvar veya tavan) Eski bir deponun ön tarafında, depodan bağdadi bölmelerle ayrılmış harap bir odaydı, işe başladığım zaman yazıhanem. N. Cumalı 2) is. Yapılarda… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ahıra çevirmek — bir yeri pis, bakımsız, dağınık, harap, gürültülü duruma getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hâl — is., li, Ar. ḥāl 1) Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet Herkes hâline göre bir hediye verdi. H. R. Gürpınar 2) Davranış, tutum, tavır Bambaşka bir hâliniz vardır sizin. Merhametli bir insan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi — zm. 1) İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarayan dönüşlülük zamiri, zat Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi. R. E. Ünaydın 2) Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatan bir söz Kendisi gelsin. Kendimiz görmeliyiz.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
eski — sf. 1) Çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan, yeni karşıtı Ey benim eski duygularım, eski düşüncelerim. Neden böyle uzaksınız benden? N. Ataç 2) Önceki, sabık Anlatışına bakılırsa eski kâtibe, şimdi fevkalade şık giyiniyormuş.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kemirmek — i 1) Sert bir şeyi dişleriyle azar azar koparmak Küçük bir fare bir şeyler kemiriyor. S. F. Abasıyanık 2) Aşındırmak, yemek Demiri pas kemiriyor. 3) mec. Bir şeyin içine işleyerek onu harap etmek İşte birkaç zamandır beynimi kemiren şüphe: Ben… … Çağatay Osmanlı Sözlük
TEDAÎ — Birbirini bir iş için davet etmek. * Yıkılıp harap olmak. * Bir şeyi hatıra getirmek. Bir şeyin başka bir şeyi hatıra getirmesi. Çağrışım … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
didiklemek — i 1) Çekiştirerek veya ısırarak parçalamak, gagalamak Kuş, sanki öfkesini alamamış gibi gagasıyla yılanı didikliyor sanılırdı. M. Ş. Esendal 2) Bir yerin veya bir şeyin içindeki eşyayı karıştırarak aramak, araştırmak Manzumenin yazılı olduğu… … Çağatay Osmanlı Sözlük